Fatih Sultan Mehmet ve Dönemi Uygulama ve Araştırma Merkezi (FSM DUAM), İstanbul’un fethinin yıl dönümünde Fatih’e, fethe ve İstanbul’a dair üç bölümlük bir online söyleşi dizisi gerçekleştirdi.
Moderatörlüğünü Tarih Bölümü hocalarımızdan Dr. Öğr. Üyesi İlhami Danış’ın yaptığı 27 Mayıs’taki ilk yayına, İstanbul Şehir Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi ve Şehir Araştırmaları Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Yunus Uğur, “Osmanlı Şehir Tarihleri ve 1455 İstanbul Sayımı” başlıklı konuşmasıyla katıldı.
Şehir tarihleri alanında yirmi yıldır çalışmalar yürüten Dr. Öğr. Üyesi Yunus Uğur, dünyada 1970’lerden sonra artan bir şehir tarihi ivmesiyle birlikte, 2000’den bugüne kadarki çalışmaların daha çok yerel tarih odaklı ilerlediğini, şimdilerde ise farklı ölçeklerde çalışmaların yürütüldüğünü ifade etti. Şehir tarihini; topografya, demografi, mimari, sosyolojik ve şehir bağlantıları başlıklarında araştırdıklarını söyleyen Uğur, böylece hem daha geniş veriye ulaştıklarını hem de farklı sosyal bilimcilere veri sağladıklarını kaydetti.
Osmanlı şehir tarihçiliğinde mühimme defteri, şer’iyye sicili, fetva mecmuası gibi kaynakları mekân odaklı kullandıklarını belirten Uğur, “Klasik dönemde 250-300 arası mahalle var. Bunların yerlerini bildikten sonra şer’iyye sicillerinden o mahallenin gündelik olaylarını kolaylıkla takip edebiliyoruz. Tahrirlerden, avârız kayıtlarından nüfus gibi bilgileri öğreniyoruz. Vakfiyelerden daha detaya inip bina türleri, komşuluk, konutların yapısı, bahçe durumu, mülkiyet ilişkisi gibi birçok malumat ediniyoruz. Bunların yanı sıra Osmanlı’da çok iyi bir şehir tarihçiliği usulü mevcut. Evliya Çelebi’de de, İbrahim Hakkı Konyalı’da da aynı usulü görüyoruz. Osmanlı şehirlerini çalışmak, İngiltere, Almanya şehirlerini çalışmak gibi değil, Osmanlı şehir tarihçiliğinde mükemmel düzeyde detay içeren kaynaklar var.”
1455 tahrir belgesi İstanbul’la ilgili birçok soruya cevap veriyor
Osmanlı İstanbul’unun ilk dönemini gösteren, Halil İnalcık’ın neşrettiği 1455 tahrir belgesinden bilgiler paylaşan Uğur, belgenin topografik, demografik, mimari ve sosyolojik yapıyla ilgili birçok soruya cevap verdiğini söyledi: “Belgedeki 2000 hanenin verisini haritalandırarak mahallelerin yerlerini belirledik ve şu sorulara cevap bulduk: Fatih Sultan Mehmed nasıl bir şehri devraldı? 1455 Bizans İstanbul’u bize ne gösteriyor? Fatih, Osmanlı’nın ve Bizans’ın hangi geleneklerini burada sürdürdü, burayı nasıl bir yere çevirdi? Mahallelerin büyüklükleri nedir, ilk yerleşimcileri kimlerdir ve nereden gelmişlerdir? Binaların mimari özellikleri nelerdir, mahalle dokusu nasıldır?”
Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’da hem Bizans hem de Bursa, Edirne ve Üsküp geleneklerini sürdürdüğüne dikkati çeken Uğur, “Fatih Sultan Mehmed İstanbul’a geldiğinde Zeyrek etrafında yoğunlaşmış bir İstanbul vardı. Fatih Camii, Beyazıt Sarayı, Eyüp gibi yapıları yaptırdığında ise 1100 sonrası İstanbul’un devamını görüyoruz. 1460’tan sonra da Topkapı Sarayı’nı yaptırıyor. Kentin odağını Ayasofya’ya kaydırarak, Jüstinyen’in İstanbul’una gitmiş oluyor. Osmanlı geleneğini ise Eyüp’ü kurarak sürdürüyor. Sur içi İstanbul’unu aşarak, Eyüp, Galata ve Üsküdar’ı buraya ekliyor. Böylece İstanbul tarihinde ilk defa üç bilâd-ı selâseye kavuşuyor.” ifadelerini kullandı.